
!F FİLM FESTİVALİNDEN ÖNE ÇIKANLAR
Yazı Alexander Kokoskeriya
JOSHUA TREE, 1951
JAMES Dean’i örnek almayan, onun asi tavrına hasta olmayan erkek yoktur herhalde. Sorunu büyüdüğümüz ergenlik dönemimizde rol model olarak belirlediğimiz Dean’in hayatından kesitler veren bu belgesel biraz ‘sanatçının bir genç adam olarak portresi’, biraz aşk hikâyesi, biraz savaş sonrası Hollywood’unun incelenmesi. Bu bir efsaneyi yeniden kurgulayan ve tam da hayal ettiğimiz James Dean’i yaratan biyografik bir film.
HOLLY MOTORS
Bu filmi bazıları bu filmi yılın en iyi yapımı ilan etti, başkaları ‘gözüpek ve dahiyane’ olarak tanımladı. Başroldeki Oscar bir işadamı. Çok zengin ve gizemli bir adam tarafından tuhaf bir iş için görevlendiriliyor. Bir limuzinin içinde kılıktan kılığa girerek çeşitli randevulara gidecek. Bazen bir dilenci, bazen yeğenine veda eden yaşlı bir adam ya da bir cambaz olacak. Ama neden? Filmde, çok sayıda derin ve felsefi yorum yapılmasını sağlayacak malzeme var. Ayrıca Eva Mendes var Kylie Minogue var.
MANIAC
Elijah Wood’u tatlı küçük bir hobbit olarak tanıyanlar, onu karşılarında mükemmel bir ‘manyak’ olarak gördüklerinde afallayacaklar. ‘Tek Yüzük’ onu ele geçirmeye başladığında kocaman gözlerinde oluşan ifade belki de onun bu filmdeki gibi rollere uygunluğunu gösteren bir sinyaldi. Filmde, antika taş mankenleri, öldürdüğü güzel kadınların kafa derileri ile restore eden Frank’i izliyoruz. Derken, onun işine hayranlık duyan genç fotoğrafçı Anna çıkıyor ortaya ve karakterimizin arkadaşı oluyor. Frank, Anna’yı takıntı haline getirdikçe, öldürme açlığı tamamen kontrolden çıkıyor. Manyak, William Lustig’in 80’lere damgasını vuran, büyük bir fan kitlesi olan şiddet dolu korku filminin yeniden çevrimi.
PUSHER
Eski !f favorilerinden Pusher, Nicholas Winding Refn’in yapımcılığını üstlendiği, adrenalin dozu yüksek yeniden uyarlamasıyla bir kez daha karşınızda. Film, özellikle soluksuzca ilerleyen ritmi ve halusinatif görselliğiyle dikkat çekiyor. Hikâye, bir uyuşturucu satışı sırasında gerçekleştirilen polis baskınıyla hayatı tepetaklak olan Frank’in etrafında şekillenmekte. Bu baskın yetmezmiş gibi, Frank’in tedarikçisi Milo’ya da birikmiş borcu vardır ve Milo ona borcunu geri ödemesi için sadece 48 saat süre vermiştir. Frank umutsuzca para bulmaya çalışırken hayatını değiştirecek kararlar vermek zorunda kalacaktır. Orbital’in harika tekno müzikleri de şüphesiz Pusher’ın geri dönüşünün bir başka habercisi.
ON THE ROAD
Jack Kerouac’ın ‘Yolda’ kitabı sinemaya uyarlanması en zor edebi yapıtlardan biri olarak anılıyordu. Ama kitap basıldıktan yarım asır sonra bu işe soyunan kişi, Motosiklet Günlüğü’nün yönetmeni Walter Salles olunca içimiz biraz rahatladı. İzlemeye başladıktan sonra ise kaygı yerini güvenli bir tatmine bıraktı. Evet, kitabın ruhunu yakalamış! Yazar olmak isteyen bir genç ve onun en az kendisi kadar kaybolmuş görünen akıl hocası beraber bir yolculuğa çıkıyorlar. Hayatı beklemeye mi alıyorlar yoksa beraber hayatı keşfetmeye mi çalışıyorlar bilinmez.
WOODY ALLEN: A Documentary
Adından da anlaşılacağı gibi Woody Allen gerçekten de bir belgesel. Gazetelerde mizah yazarlığı ile hayata atılan Allen bir süre sonra stand-up’a terfi etmiş ve nihayetinde de bir yönetmen, sinema dünyasının tüm yönlerine hakim olan ‘özerk’ bir sanatçı olmuş. Evlilikleri, şöhretle kurduğu sorunlu ilişki, skandalları ve sonsuz terapileriyle tuhaf, hatta nev-i şahsına münhasır bir adam. Hayatı, ilk gençliğinde başlayan ve halen son sürat devam eden kariyeri ile tamamen iç içe geçmiş bir adam. Sahip olduğu tüm bu güce karşın, sevenlerinde koruma dürtüsünü uyandıran kırılgan bir dahi. Bu samimi film, usta yönetmeni gençliğinden bugüne kadar, sıcak bir sevgi ve hayranlıkla takip ediyor.