HAFTASONU SİNEMASI : THE HOBBIT
The Hobbit : The Desolation of Smaug (2013)
THE HOBBIT serisinin ikinci filmi Smaug’un Çorak Toprakları 13 Aralık Cuma günü tüm dünyada vizyona girdi. Hobbit serisi 2012’de yayınlanan “An Unexpected Journey – Beklenmedik Yolculuk” ile başlamıştı, 14 Aralık 2014’te yayınlanacak “There and Back Again – Gittim ve Döndüm” ile sona erecek.
Editör : Oylum Yüksel
The Lord of the Rings serisini sevenler için elbette Hobbit serisine burun kıvırmak mümkün değil. Bu da Tolkien, bu da Peter Jackson… Benim gibi LOTR fanatiği iseniz zaten üçlemenin yayında olduğu yıllarda ayrı bir heyecan duyuyor, aylar önceden filmle ilgili her haberi takip ediyorsunuz demektir. Her yıl bir ritüel olarak üçlemeyi tekrar izlerken, Hobbit sayesinde arada yeni bir şeyler de izliyor oluyoruz ve bu harika.
İlk filmde, cücelerin krallıklarını geri alma planlarına yardım eden Gandalf’ın, Hobbitler arasından en güvenilir bellediği Bilbo Baggins’i zorla planın içine sürüklemesine şahit olmuştuk. İkinci filmde Bilbo Baggins’in karakteri ile cüceler arasında neden olmazsa olmaz bir kişilik olduğunu daha iyi anlıyor, hatta Yüzüklerin Efendisi’nde Gandalf’ın neden Frodo Baggins’e kefil olduğunu daha iyi anlıyoruz. Bu Baggins’lerde harika bir şeyler var! Bilbo Baggins’i canlandıran Martin Freeman’a olan hayranlığım daha da arttı. Bu ikinci filmde ilkine göre cücelere de daha aşina oluyorsunuz, tek tek isimlerini ezberletiyorlar diyebilirim. Cücelerin kralı Thorin, bilgeliği ile öne çıkan Balin, güçlü Dwalin, duygusallığı ile öne çıkan Kili… Her birinin itinayla yazılmış, harika yazılmış karakterler olduğunu bu filmde daha iyi anlıyorsunuz.
İster istemez en büyük heyecanım LOTR’de de en sevdiğim karakter olan Legolas’ı yani Orlando Bloom’u tekrar görecek olmak ve filme efsane ejderha rolü Smaug ile katılan Sherlock’umuz Benedict Cumberbatch’ı izleyecek olmaktı. Her iki konuda da hayal kırıklığına uğradım. Tamam Benedict’i sesi, karakteri ve vucüt dili ile bir ejderha olarak izleyecek olmak zaten biraz garip bir beklentiydi ama ister istemez Gollum’u canlandıran aktör Andy Serkis gibi ejderhayı da bir canlandıran olduğunu hissedeceğimi zannediyordum. Ancak herhalde Smaug karakterini Benedict’in oynadığını bir Benedict bir de Peter Jackson inanmış. Benedict’in yayınlanan röportajlarında, basında çıkan haberlerde hep Smaug’u Sherlock ile karşılaştırıp, “ikisi de keskin zekalı ve alaycı, küstahlıkları çok benziyor” falan gibi bir takım Smaug’u kişileştirme, Sherlock’a benzetme çabalarıyla dolu ama maalesef içi boş çıktı. Ejderha harika olmuş, sesi görüntüsü, hareketleri kusursuz ama bunun Benedict ile ilgisi hiç ama hiç hissedilmiyor. Legolas ile ilgili hislerimi Bayaiyi’de yazdıklarımı okuyan bilir. Orlando Bloom Peter Jackson tarafından keşfedildiğinde 22 yaşındaydı, şimdi 36 yaşında, biz de bu filmlerle birlikte büyümüşüz, yaşlanmışız resmen demiştim. Legolas’ı tekrar görecek olmak büyük bir heyecandı ama filmin zaman kurgusu gereği 13 yıl sonra çekiliyor olsa da aslında daha genç görünüyor olmaları gerekiyor. Ama adam büyümüş, boynu enfesi kalınlaşmış, yapacak bir şey yok, bu belli olmasın diye o kadar gereksiz makyaj ve dijital müdahale yapmışlar ki neredeyse Elf’lerin büyülü güzelliği bozulmuş. Dünyanın en büyük, en çok para harcanan, en özenli prodüksiyonlarından biri, elbette en kötü hali bile standart bir filme göre 10 üzerinden 10 puan alır ama makyaj ve Smaug konusunda nasıl bu kadar körleşebildikleri beni çok şaşırttı. Yine de harika bir maceraydı. Filme Tauriel rolü ile katılan Evangeline Lilly bir Liv Tyler kadar büyüleyici bir Elf olmamış ama yine de çok iyiydi. Laketown’daki yeni karakterler Barn, Master of Laketown ve yardımcısı Alfrid ve derideğiştiren Beorn filme eklenen harika yen karakterler.
Bu 161 dakikalık masalsı yolculuğu imkanınız varsa IMAX 3D’de izlemenizi öneririm.
