PSİKO-SEKSİ ADAM BUĞRA GÜLSOY

By  |  0 Comments

1-2

Hem Kuzey-Güney’deki gerilim halleri, hem tiyatro oyunu Pragma’da canlandırdığı katil rolüyle psikopatik bir karakter izlenimi veren Buğra Gülsoy’u daha yakından tanıyalım…

cerceveli nisan kapak

Röportaj: Oben Budak

Çok fazla dizi kültürüm olmasa da Buğra Gülsoy’u tanımamak elde değil. Bu da onun yaydığı enerjiden kaynaklanıyor olmalı. Bazen öyle durumlar oluyor ki, siz ne kadar iyi işler yapıyor ne kadar başarılı bir çizgide yürüyor olsanız da insanlara kendinizi tanıtmanızda sorun çıkabiliyor. Ama Buğra Gülsoy’da öyle bir durum yok. Tabii ki Kuzey-Güney’i merak edip, bir göz atmışlığım var. İtiraf edeyim ki göz atma süresini dizinin sonuna kadar sürdürmüşlüğüm de. Onun içinde bulunduğu sahnelere kattığı enerjiyi gördükten sonra bir de tiyatro oyununda izleyip bayılıverdim kendisine.

Hem Kuzey-Güney’deki gerilim halleri, hem tiyatro oyunu Pragma’da canlandırdığı katil rolüyle psikopatik bir karakter izlenimi verse de gündelik hayatında bir o kadar komik olduğunu söylemem lazım. Çekim günü mekan olarak hazırladığımız seraya geldiğinde peşinde bir sürü kamera ordusu vardı. Sabah sabah bir serada ne işi olduğunu çözemeyen magazinciler görüntü olabilmek için dört döndü etrafımızda. O zaman karar verdim, Buğra’nın işi zor! Şöhretli kelimesinin hakkını veren nadir oyunculardan olunca insan bir takım bedeller de ödüyor tabi..

Dizi ile birlikte tiyatro yapmanın çok zor olduğundan bahsedilir ya, geyik mi bu?

Zor tabi ama oyuncu olarak başkasının tiyatrosunda oynuyorsan daha zor olmalı. Biz kendi tiyatromuzu kurduğumuz için Serhat (Teoman), Emre (Erkan) ve ben kendi kararlarımızı kendimiz veriyoruz, bu işleri kolaylaştırıyor. Birlikte Get Tiyatro grubunu kurduk ve hepimize uyan salı gününde oyunumuzu oynuyoruz. Bizim avantajımız bu. Bir de Serhat’la aynı dizide olduğumuz için sorun olmuyor, tatil günleri birlikte ayarlanıyor.

Bir oyunun oturması için ne kadar süre geçmesi gerekiyor. Ne kadar sonra gözü kapalı oynayabiliyorsunuz artık?

Her zaman bunu söylerim, bir oyuncu için karakter çalışması aslında provalarda başlıyor. Oyun çıktığı zaman karakter oturmuş olarak çıkıyor. Yaklaşık 5 oyunla da iyice oturmuş oluyor. 10 oyundan sonra sürekli kopyala-yapıştıra dönüyorsun. Diziye benzemiyor tabii, dizide her hafta senaryo geliyor ve yeni bir şeyler çekiliyor. Ya da sinema filmi çekerken de karakterin tüm anelizlerini yapıp önceden tasarlıyorsun. Tiyatroda her oyunda farklı şeyler kullanabiliyorsun ama karakterin iyice çıkmış oluyor.

Sahnede olan aksaklıkları nasıl atlatıyorsunuz? Bir söz unutulabilir, yanlış repliğe atlayan olabilir…

Kiminle sahnede olduğunla çok alakalı bu durum. Şu anki tiyatro ekibimde çok iyi arkadaş olamanın avantajlarını kullanıyorum. Herhangi bir hatada birbirimizi kurtarabilecek düzeyde arkadaşlığımız olunca daha rahat oluyor tabi.

Çok eski arkadaş mısınız?

Tabi tabi, Serhat, Emre ve ben üçümüz 2007’den beri arkadaşız.

Arkadaş grubunun yaptığı tiyatrolar revaçta mı bu ara yoksa bana mı denk geliyor?

Evet öyle bir durum var.  Tiyatro değişiyormuş gibi geliyor bana. Klasik tiyatrodan çıkıp gerek oyunculuğuyla gerek senaryosuyla daha gerçek bir tiyatro oluşuyor. Seyirci de sinemaya daha çok yaklaşan bu tiyatrodan hoşlanıyor.

Dört gün dizi çekimi bir gün tiyatro derken aklını boşaltmak için ne yapıyorsun kalan günlerinde? Tatil günleri hafta sonuna denk geliyor mu mesela?

Hafta sonlarım dizi çekimiyle dolu. Bu yüzden kalan günlerimde evde kalmayı tercih ediyorum. Evcimenimdir zaten, iyi geliyor.

7-8

Evet ben de o yüzden sordum, Jameson’la bir parti yaptın, geldik eğlendik ama onun dışında seni gece hayatında bir kere bile göremedim.

Çok nadir çıkarım. Arkadaşlarımın ricası üzerine bir yere giderim anca. Bahsettiğin partinin ise kült filmler konsepti çok hoşuma gitmişti. Dünyada yapılan bir organizasyondu, İstanbul ayağını da ben düzenlemiş oldum.

O gecenin sonuna kadar kalabilmiş miydin bari?

Ev sahibi olarak kaldım tabii. Normalde erkenden “Ben kaçıyorum” der uzaklaşırım ama kendi düzenlediği partiden kaçamıyor insan.

Buraya gelirken internette hakkında yapılan yorumları okudum da insanların yarısı gözlerine ve kaş yapına, yarısı da gülüşüne hayran. Özellikle kaş yapın için yazılan güzellemelerin dozajı bir hayli fazlaydı. Nereden bu kaşın gözün temeli?

Dedemin göz yapısını almışım, oradan geliyor. 

Fatmagül’deki karakterin biraz içliydi öyle değil mi? Ağlama sahnelerin olmuştu, hatırlıyorum da…

Vural daha duygusaldı evet. Yaptığı kötü bir şeyden sonra vicdan azabı duyan bir gençti. İnişleri çıkışları vardı hayatında. Güney gibi sert yerleri yoktu, romantikti diyebiliriz hatta. Kötü şeyler yapıyor, vicdan azabı duyduğu için de ağlıyordu…

Balık burcu olman gözü yaşlı sahneleri çekmende kolaylık sağlıyor olabilir mi?

Evet duygusalım o doğru ama Güney de aslında iyi bir karakter. Ama hırsları gözüne perde inmesine sebep olmuş bir şekilde. Ben onlar kadar uçlarda yaşamıyorum duygusallığımı.

Oynadığın dizilerde bol bol entrika oluyor, insanlar bu yüzden bayılıyorlar zaten.

Evet bir nevi Dallas diyebiliriz (gülüyor.)

5-6

Bu yüzden sana çok aşırı gelen bir rol oldu mu şimdiye kadar, bu kadarı da olmaz dediğin?

Yok olmadı açıkçası. Benim karakterim zaten sürekli değişik psikolojiler sergiliyor.

Dizide “Sarışının Tadı, Esmerin Adı” durumunu canlı olarak yaşatıyorsunuz. Kıvanç birkaç yıldır sarışın erkekleri öne çıkarmışken sen esmer atağını başlatmış oldun.

Neden, esmer atağı hep vardı.

Hep vardı tabii de güzel bir çekişme yaşanıyor aranızda.

Dizinin konusunun Kuzey ve Güney’e ait olmasından kaynaklanıyor bu. Kuzey’in yükselişi Güney’in inişi, Güneyin Yükselişi Kuzey’in inişi şeklinde olaylar gelişiyor. Kıvanç yakışıklı bir adam olmasının yanı sıra çok da iyi bir oyuncu, ben inanılmaz keyif alıyorum Kıvanç’la oynamaktan. Bunun da çok büyük etkisi vardır. En başından beri ağabey-kardeş ilişkisi yaşar gibi, en duygusal sahnelerimizde de,  bağırma çağırma sahnelerimizde de çok yükseliyoruz.

Fatmagül’ün Suçu Ne ve ardından Kuzey-Güney, bu kadar önemli adımlardan sonra bir sonraki kararın nasıl olur, hiç düşünüyor musun?

Hikayesini ve karakterini sevdiğim dizilerde oldum hep, bundan sonra da öyle olacağım.

Sen mi seçiyorsun rollerini, yönlendirenler, fikrine güvendiğin isimler var mı?

Yönlendirenlerin dışında son kararı ben veriyorum, çünkü karakter içime sinmemişse o hikayenin içinde bulunmak istemiyorum sonuçta. Unutulmaz’la başladığım bu yola devam ederken Güney oynadığım en gri karakter oldu. Siyaha da yaklaşıyor hatta.

Güney’in bir psikopat yönü var öyle değil mi?

Var tabi, çekiciliği orada. Bundan sonraki işimde bu durumdan sıyrılıp başka bir karaktere girmeyi tercih ederim. Sinemada da seçimlerimi farklı karakterler arasından seçtim.

Tamamen ters köşe yapıp bir komedi dizisinde oynamak ister miydin?

Tabii, çok istiyorum komedi yapmak ama gerçekten komedi çok zor. Bence komedinin asıl işi senaryosunda. Durumun yarattığı komikliğin yansıtıldığı bir komedide oynamayı çok isterim.

Bence oldukça komiksin, bu yüzden sordum.

Teşekkürler, yakın arkadaşlarım da öyle söyler, bir komedi dizisinde olmalısın derler.  Sonraki oyunumuzun komedi olmasını istiyoruz tiyatroda. Bir kara komedi.

Umarım öyle olur, normal komediler bir hayli sıkıcı oluyor tiyatro sahnesinde. Eski kafalardaki komedi oyunlarına bir türlü gülemiyorum. Neyse konu değiştireyim, mimarlık okudun şu anki hayatına ne gibi bir katkısı olmuştur?

Evet okudum hem de çok severek. Mezun olmadan önce tiyatro oynamaya başlamıştım açıkçası, bu yüzden tiyatroya geçtim. Bilemiyorum belki de 10 sene sonra tekrardan mimarlik yapmaya başlayabilirim. Hatta aynı zamanda mimarlık yapmaya başlayabilirim. Mimarlık kendi kendini geliştiren bir meslek, sürekli takip etmeniz gereken bir meslek, biliyorum çok uzak kaldım ama ileride yapmak istiyorum. Sonuçta bir sanat eğitimi aldık. Çizim, kompozisyon, matematik eğitimi aldık. Mimari düzeyde fotoğraf bilgisi, grafik bilgisi öğrendik. Bunların hepsi oyunculukla uzak olmayan şeyler. O yüzden mimarlık kesinlike besledi beni.

Madem mimarlık yapmak istiyorsun ileride bir Bugra Gülsoy Villaları patlatsan fena olmaz sanki?

Ali Ağaoğlu’yla yaparız belki (gülerek.)

3-4

Ne giyiyorsun gündelik hayatında daha çok?

Renkli çoraplarım çok vardır. Happy Socks markasının hastasıyım. Örgü kazakları severim. Yazın da bol bol tişört ve jean. Dockers canvas pantolonları çok seviyorum. Jean giyeceksem de dar giyerim ama asla skinny değil.

Gardırobunda en çok ne var?

En çok tişört vardır, siyah ve beyaz, geniş yakalı. Pantolonlarımın paçasını kısalttım bu sene. Ben çok  alışveriş sevmiyorum ama Allah’tan Nilüfer’le (Gürbaş) internetten sipariş veriyoruz. Özellikle de Shopigo’da çok özel parçalar var. Neredeyse birkaç saatte evine geliyor zaten. Basic tişörtlerim de Tru’dan.

Şık giyinmek derken, takım elbiselerle aran nasıl?

Takım elbiseyle aram çok iyi sayılmaz ama o resmiyette bir davet ya da gala olursa tabi ki giyiyorum. Yoksa blazer ceket, beyaz tişört ve jean kombini benim daha çok hoşuma gidiyor.

FOTOĞRAFLAR LARA SAYILGAN/STUDIOPLUS

MODA EDİTÖRÜ ALEXANDER KOKOSKERIYA

SAÇ MAKYAJ UĞUR KIRAL

MODA EDİTÖRÜ ASİSTANI AZİZ AKÇAKIL

 FOTOĞRAF ASİSTANI ERMAN İŞTAHLI

FOTOĞRAF POST PRODÜKSİYON CEM YURTSEVER

 

 

Related Images:

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *