SİNEMADA BU HAFTA NELER VAR?
Ağustos – Eylül ayı vizyona giren filmler o kadar başarısızdı ki, hepsini tek tek kötülemek yerine hiç yazamamayı tercih ettim. Bu hafta da pek iç açıcı değil ama Ekim’in ilk haftası aniden kışı yaşamaya başladığımız için her an kendimizi sinemaya atabiliriz, hazırlıklı olalım istedim.
Editör : Oylum Yüksel
1- Riddick (2013)
Haftanın en iddialı filmi Vin Diesel’in oynadığı Riddick, iyi film konusunda biraz yokluk var demiştim. Film biraz karanlık ama bu haftasonu erkek erkek takılıyorsanız film tam size göre, bir de imax seyrederseniz keyfiniz katlanır. Riddick, ölüme terk edildiği tuhaf bir gezegende uyanır. Garip yaratıklar ve gezenen inen iki gemi ile macera başlar.
2 – Runner Runner (2013)
Muhteşem bir film değil ama sinemada eğlenceli zaman geçirmek garantili.
Ben Affleck dev bir kumar çetesini Porto Riko’dan yöneten kötü adam rolünde. Justin Timberlake ise üniversitesi için para kazanmaya çalışan zeki ve fırsatçı öğrenciyi oynuyor. Kazanacağına emin olduğu kumar oyununda kaybedip, hile yapıldığına emin olunca, New Jersey’den çıkıp Porto Riko’ya geliyor ve çetenin başındaki kötü adamın peşine düşüyor. Filmin tatlı sürprizi ise İngiliz aksanı ile kalpleri fetheden Gemma Arterton, Gemma’yı en son Hansel ve Gretel’de izlemiştik. Genel olarak pop yıldızlarını filmlerde görmekten çok hoşlanmıyorum ama bu Justin Timberlake’in rol aldığı 23’ncü yapım olmuş, üstelik 15’i uzun metraj film. Sanırım artık kendisini daha ciddiye almamız gerekecek.
3- Blue Jasmine (2013)
Woody Allen’ın 2008’de Vicky Cristina Barcelona ile başlattığı romantik şehirler serisi, 2011’de Midnight in Paris, 2012’de To Rome with Love ile zirveye çıkmıştı. Blue Jamine tek bir şehire bağlı kalmasa da New York sosyetesinden San Francisco taşrasına bol bol Amerika manzarası sunuyor. Woody Allen’ın To Rome with Love ‘da Alec Baldwin ile çalışmasına mest olmuştum, bu filmde tekrar beraberler. Cate Blanchett’ı ise son zamanlarda hep dönem filmlerinde izliyorduk, günümüz sokaklarında tüm güzelliği ile Cate’i seyretmek de ayrı bir keyif. Filmde Jasmine (Cate Blanchett) ve Hal (Alec Baldwin) New York sosyetesinin göz bebeği çifti, lüks içinde yüzüyorlar. Sonra Hal’in iflasıyla yaşam şekilleri epey değişiyor, buna dayanamayan Jasmine soluğu San Francisco ‘daki kardeşinin yanına alıyor. Jasmine kardeşinin kapısını çaldığında sadece finansal açıdan değil, ruhsal olarak da çökmüş vaziyette. Jasmine’in kardeşi rolündeki Sally Hawkins son gözdelerimden. En son “All Is Bright” filminde Paul Giamatti karşısında Rus hizmetçi Olga’yı oynuyordu, harikaydı. Nitekim bu filme Woody için, Cate için, Alec için veee Sally için mutlaka gitmeli!
4- The Family (2013)
Robert de Niro’nun çok çok iyi becerdiği kara-komedi filme bir de Luc Benson eli deyince oldukça eğlenceli olmuş. Mafyöz bir aile olan Manzoniler, mayfa dünyasında işler değişince canlarını kurtarmak için tanık koruma programını kabul eder ve Fransa’da Blake soyadı ile yeni bir hayata başlarlar. Fakat normal olmadıkları için belalar başlarından eksik olmaz. Tommy Lee Jones ise onların kimliklerini açık etmemeleri için uğraşan koruyucu ajan rolünde. Mrs. Blake rolündeki Michelle Pfeiffer bu filme çok yakışmış. Bu tarz filmlerde böyle harika kadro kolay kolay bulunmaz, hava içimizi kararttı biraz gülelim diyorsanız bu film tam size göre.
