STİLİN ÖLÜMSÜZ ASİ GENÇLERİ

By  |  0 Comments

k

STİLİN ÖLÜMSÜZ ASİ GENÇLERİ

Editör: Recep Türkmen

Onlar salaş tarzları, isyankar tavırları ve kırılgan bakışlarıyla hafızalara kazınmış isimler… Uzay Hepari, James Dean ve Jeff Buckley… Başarılı hayatlarının yanında erken gelen ölümleriyle hayranlarını derinden üzmüş de olsalar bugün bile isimleri sonsuzda yankılanmaktadır. Ve başardıkları da tam olarak budur aslında: ÖLÜMSÜZLÜK!

UZAY HEPARI

Işıklar içinde bir motorsikletli

Ruhunda biraz serserilik biraz da çocuksu bir masumiyet olan, kanı delicesine kaynayan, canı isteyince çekip giden bir müzik dehasıydı o. Deli bir adamdı, bizdendi yani. Belki de biz onu bu yüzden unutmadık! Biz dokunduğu piyano tuşları kadar hassas ama motor aşkı ile kavrulan, yanan bir deli adamı sevdik!

Türkiye’nin James Dean’i olarak da kabul edilen besteci, aranjör ve oyuncu Uzay Heparı 24 Temmuz 1969’da doğmuştur. Saint Benoit Fransız Lisesi’nden mezun olmuş ve İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Piyano bölümünü bitirmiştir. İlk olarak Zuhal Olcay’ın Küçük Bir Öykü Bu albümünde piyano çalmış. Sezen Aksu ile müzik üzerine ortak çalışmalar yapıp sanatçının Deli Kızın Türküsü albümünde rol almış olan dahi müzisyen, Levent Yüksel, Sertab Erener ve Aşkın Nur Yengi gibi isimlerin albümlerinde besteci ve yapımcı olarak görev yapmıştı.

uzayheparifotograflari-tile

Ardından 1993’te modacı Zeynep Tunuslu ile evlenmiştir ve 1994’te vizyona giren Atıf Yılmaz’ın yönettiği ‘Gece Melek ve Bizim Çocuklar’ filminde Derya Arbaş ve Deniz Türkali ile başrolde oynamıştır. 20 Mayıs 1994 tarihinde motoruyla geçirdiği trafik kazası sonucu 11 gün bitkisel hayatın ardından 31 Mayıs 1994 tarihinde hayatını kaybetti. Öldüğü sırada hamile olan eşi, 5 Ocak 1995’te oğulları Uzay Kanat Heparı’yı dünyaya getirdi. Zeynep Tunuslu eşinin ölümünden sonra ‘Mavi…, Melekler ve Sen’ isimli bir hatıra kitabı yayınlandı.

Levent Yüksel’in  “Yas” ve Candan Erçetin’in “Daha” isimli şarkıları Uzay Hepari’ye yazılmıştır “Daha” ve “Yas” Uzay Heparı’nın ardından söylenmiş birer ağıt olarak adlandırılır. Anısına 2008 yılında Uzay Heparı – Sonsuza adlı albüm yayınlanmıştır.

JAMES DEAN

Ölümle gelen ölümsüzlük

Sinema dünyasının hep genç kalacak asi delikanlısı henüz 24 yaşındayken aramızdan ayrıldı ama dünya çapında tartışılmaz bir süperstara dönüşüp bir gençlik ikonu haline geldi. Duruşu ve asi tavrı, gençliğe dair her türlü isyanı, dışlanmayı, gençlik ıstıraplarını ve hayal kırıklıklarını yansıtıyordu. James Dean’in yüzü Amerika’nın tüm dünyaya sattığı bir marka olurken, en az Coca Cola kadar şöhretli olmuştu artık. ‘Live fast die young’ kavramının tam karşılığı olan Dean ölümüyle gelen ölümsüzlüğü ile sonsuza kadar genç kalmayı başardı.

Annex - Dean, James_NRFPT_31-tile

James Dean 8 Şubat 1931’de doğmuştur. Lisedeyken basketbol takımında yer alan Dean, münazara ve drama dersleri alıp küçük bir yerden gelmesine karşın kendini geliştirme çabasında idi. Kaliforniya Üniversitesi’nede drama okudu. James Whitmore’un drama atölyelerine katıldıktan sonra bazı dizilerde ve tiyatro oyunlarında küçük rollerde yer almaya başladı. New York’da  Actors Studio’ya katıldı. Burada dünyaca ünlü Marlon Brando, Julie Harris, Mildred Dunnock gibi oyuncular bir arada olma fırsatı yakaladı. Actors Studio’daki çalışmaları sürerken kariyerinde büyük bir sıçramaya neden olan The Immoralist adlı Broadway oyununda rol aldı. Bu oyun ile “En İyi Yeni Oyuncu” Bloom Ödülü’nü aldı. Warner Bros tarafından yeteneği keşfedildi ve John Steinbeck’in romanından uyarlanan Cennetin Doğusu (1955) adlı filmde yer aldı. 1955 yapımı Asi Gençlik adlı film kariyerinin en önemli filmlerinden biri oldu. Nicholas Ray’in yönetmenliğini yaptığı filmde, başrolü Natalie Wood ile paylaştı. Canlandırdığı Jim Stark karakteri ile gençlerin idolü oldu. Dönemin asi genç imajının oluşmasında büyük rol oynadı.

james4-horz

Ardından 1956 yılında gösterime giren Devlerin Aşkı adlı filmde rol aldı. Elizabeth Taylor ve Rock Hudson ile birlikte oynadığı filmle “En İyi Erkek Oyuncu” dalında, ölümünden sonra Oscar’a aday gösterilen ilk oyuncu oldu. 30 Eylül 1955’de Porsche 550 Spyder ile yaptığı kaza sonucunda hayata veda etti. Daha kariyerinin başlangıcında olmasına rağmen bir efsaneye dönüşmüş ve birçok sanatçıya ilham kaynağı olmuştur.

JEFF BUCKLEY

Şiirsel, karanlık ve sonsuza kadar kutsanmış

Bono’nun “The perfect drop in the ocean of music.” diye tanımladığı sese sahip olan Buckley genç yaşta dünyaya veda edenler arasındadır. Şarkı sözlerindeki acıdan geçmiş cümleler, hüzünlü akorlar, sesindeki can yakan tınılar onu karanlık yapsa da bugün bile hayranları hala onu ışıklar içinde hatırlıyor.

Jeffrey Scott Buckley 17 Kasım 1966’da doğan Amerikalı müzisyen, besteci ve söz yazarıdır. Led Zeppelin, Jimi Hendrix, Pink Floyd gibi şarkıcı ve grupları dinleyerek büyüyen Jeff henüz 5 yaşındayken büyükannesinin dolabında gördüğü gitarı çalmaya çalışıyordu. Liseyi bitirdikten sonra Los Angeles’e giderek cazdan rocka, hatta heavy metal’e kadar her türlü müzik çalan gruplarla beraber çalıştı. Bu gruplarda yalnızca geri vokal olarak yer alıyordu. Şubat 1990’da New York’a taşındı ve Nusret Fateh Ali Khan ile tanıştı. Khan’ı kendisine idol olarak belirleyen Buckley, sonra Los Angeles’a döndü ve orada tanınmış bir menajer olan Herb Cohen’den gelen teklif ile adını “Babylon Dungeon Sessions” verdiği ve aralarında Eternal Life, Last Goodbye parçalarının bulunduğu demo kasetini çıkardı. İlk albümü Grace’i 23 Ağustos 1994’de yayınladı ve bunun ardında 2 yıl sürecek olan bir dünya tununa çıktı.

jeff-1-tile

Sonrasında yeni albüm çalışmalarına başlayan Jeff Buckley, bunun için Memphis Tennessee’ye gitti. 29 Mayıs 1997’de grubun Memphis’e ona katılmak için geldikleri gün arkadaşı Keith Foti ile Mississippi Nehri kıyısına gitti. Led Zeppelin’ in ‘Whole Lotta Love’ şarkısını söyleyerek, kıyafetleri ile nehre girdi. Arkadaşı, kıyıda bulunan gitar ve radyoyu o sırada nehirden geçen bir botun oluşturduğu dalgalardan kurtarmaya çalışırken nehre baktığında Jeff Buckley’i göremediğini fark etti. Arama çalışmaları başladı ve 4 Haziran günü bir turist tarafından görülen vücudu karaya çıkarıldı.

ASİLERİ HERKES SEVER!

Onlardan sonra…

James Dean, Uzay Hepari ve Jeff Buckley beklenmedik ve trajik ölümleri ile isyankar hareketinin sembolü haline gelirken, bir yandan da gençliğin idolleri haline geldiler. Kot pantolonları, deri ceketleri, botları, beyaz tişörtleri, saç şekilleri, sigara içişleri ya da sadece duruşlarıyla ve tavırlarıyla bu üç ismi ortak bir paydada buluşturan kimliğin ölümsüz ilahları oldular… Onlar sonsuza kadar genç kalacaktı ve artık genç olmak ayıp değildi!

james dean

Kırılgan, uyumsuz ya da karanlık bir genç olmanın yanlış bir tarafı yoktu artık. Hatta potansiyel bir serseri bile kabul görmeliydi toplumda. İsyankar gençlik bir anda ayıplı ve kusurlu olmaktan çıkmış, adım atlayıp diğerlerinden önde olmaya başlamıştı artık. Dean, Hepari ve Buckley bu kültürün bağımsızlığını ilan eden isimlerdi. Onları zincirlerinden kurtarıp özgür bir dünyaya salmışlardı. Erkekler için bile kırılgan, hassas, duyarlı ya da tam tersi maço olmak bir kusur değildi onlardan sonra. Her ikisi birden de olabilirdi artık. Herkes onlardan bir şeyler bulup kendileri ile özdeşleşebiliyordu artık. Amerika’da herkesin ilahı olan Dean’in, rock müziğin kadife sesi Buckley’in ya da Türkiye’nin gençlik ikonlarından Hepari’nin günümüzde bile hala rol model alınmasına şaşmamalı. Sonsuza kadar genç kalmayı başarmak böyle bir şeydi…

James Dean dünyaya kot pantolonu sevdiren adamdı. ‘Blue jeans – white t-shirt’ denilince akla gelen ilk isimdi o artık. Marlon Brando insanların oyunculuk tarzını değiştirmişti, James Dean ise insanların yaşam tarzını! Bunu herkes biliyordu. Kot pantolonlarını gittiği davetlerde partilerde giyerek bambaşka bir stil yaratmıştı. Sıradan oyuncu tayfasından çok bir serseriyi andıran ve gizli bir çekim gücüne sahip olan Dean, ölümünün ardından bile sinema, müzik ve moda dünyasını sarsmaya devam ediyor. Hız tutkunu, araba ve motor meraklısı, beyaz tişörtleri geçirip kot pantolon ve botlarıyla, dağınık saçlarıyla kemik gözlüklerle, deri ceketlerle ve ‘Umurumda değilsiniz!’ dercesine sigara içişi bugün bile aramızda hala. Yolda yürürken birkaç tane James Dean görmeniz mümkündür. Ani ölümü onu ölümsüzlüğe terfi ettirmişti. Süper kahramanlar ve ilahlar da zaten ölümsüz değiller midir?

jeff buckley

Jeff Buckley eşsiz sesi ile rock müziğinde yeni bir soluk getirmişken tek bir albümle ismini göklere yazdıran kadife sesli rock star olarak tarihe geçti.  Sesindeki hüzün ve acılı şarkı sözleri kırılgan ve naif bir portre çizse de o rockın asi bir çocuğuydu. Jeff Buckley muhteşem Grace albümü ile tüm yeteneğini, melankolisini, berrak sesini, güzel yüzünü ve hüzünlü sözlerini tüm dünya müzik piyasasına göstermiş  oldu. James Dean hız kazasıyla sinema tarihine geçerken, Jeff ise girdiği yeşil nehirde kaybolarak müzik tarihine adını hüzünlü bir şekilde yazdırdı. Uzun saçları, güzel yüzü ve acıklı şarkılarıyla hafızalara kazınan Jeff aslında mutluydu ama melankoli ve hüzün hep yanındaydı. Belki de onu besleyen, onu Jeff Buckley yapan bu hüzündü. Sade giyim tarzında dağınık şapkası, kolyesi, sigarası ve gitarı onu Jeff yapan öğelerdi. Fotoğraflarda ‘Artık bana soru sormayın.’ der gibi yorgundu, mutluluğu ve huzuru aradığı belliydi oysa. Ama kimse huzuru Mississippi Nehri’nin yeşil derinliklerinde bulacağını bilmiyordu. Ani ölümüyle tıpkı James Dean gibi onu daha da çok starlaştırmış ve yüceltmişti. O da artık hep genç ve ölümsüzdü. Şakrıları her yerde çalıyor, coverlanıyor, Jeff basklı tişörtler giyiliyor ya da onu rol model olarak kabul ediliyorlardı. O da tarihin bize armağan ettiği bir yıldızdı. Ve öldüğünden beri o yıldız kaymaya devam ediyordu…

uzay hapari

Ve son olarak Uzay Hepari… İsmi gibi sonsuz bir sevgiyle sarılıp sarmalanan Uzay, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük erkek stil ikonlarından birisidir. Onu ikon yapan ise hayata karşı aldığı tavır ve duruşudur. Uzay’ı motoru üzerinde, bir deniz kenarında gözlükleriyle, kot ceketiyle gülümserken tıpkı ‘Gece, Melek ve Bizim Çocuklar’ filminde olduğu gibi hatırlıyoruz. Cesur, hırçın, asi… Ama bir o kadar hassas ve dokunaklı… Bestelerindeki hüzün ve duruşundaki isyankar tavır tezat yaratmasın, o kendini böyle ifade ediyordu. Tıpkı Dean ve Buckley gibi. Ölümüyle beraber Türkiye’yi yasa boğan Uzay, bir dönemin gençlik idolü olmasındaki en büyük etken şüphesiz ki asi duruşuydu. Çünkü herkes asileri, isyankarları severdi. O insanların içinde sakladığı, yansıtamadığı, gün yüzüne çıkaramadığı şeylerin vücut bulmuş haliydi. Evet, Uzay’da tıpkı diğerleri gibi öyleydi. Türkiye’nin karanlık gençliğine armağan ettiği ışıklar içindeki motorsikletliydi o.

OSİRİS

James Dean, Jeff Buckley ve Uzay Hepari… Onlar birer yıldız oldukları kadar birer hayat biçimidirler. Trajik ölümleri onlara ölümsüzlük ve sonsuz gençlik statüsü kazandırmıştır. Aslında onları sevmememizin nedeni sıra dışı olmaları değil, bilakis aldatıcı sıradanlıkları ve rahatlıklarıydı. Üzerlerindeki kot pantolon ve tişörtlerle nerdeyse standart derecede normal, doğal bir duruş ve tanıdık bir imaj vardı onlarda. İçimizden, bizden birileri gibi… Gençlere kazandırdıkları cazip bir aykırılık ama kolektif bir bireysellikti. Onlar kendi dönemlerindeki gençliği adeta yeniden sil baştan kodlamışlardı. Hatta gardıroplarına bile el atmışlar, giyim kuşam tarzını değiştirip onlara başka bir dünya sunmuşlardır. Belki de bu üç isim kendi çaplarında başlattıkları bir devrimin öncüleri olmuşlardır, kim bilir. Üçünün de vermek istediği ortak bir mesaj vardı aslında: Asla yalnız değilsin! Ve gençler bunu onları görür görmez anlamışlardı zaten. Freud der ki: ‘Ölümsüzlük, tanımadığınız birçok insan tarafından sevilmektir.’ Dean, Hepari ve Buckley’in başardığı da işte bu cümlenin ta kendisiydi. Bugün yolda hala Dean’ler, Buckley’ler ya da Hepari’ler görüyorsak gerçekten onlar hala aramızda yaşıyordur. Her kuşak onlardan bir şeyler taşıyor, yaşatıyor, devam ettiriyor. Sonsuz bir döngü gibi, isimleri uzay boşluğunda sonsuz kere yankılanıyor. Antik Mısır’ın Ölüler Kitabı’nda Diriliş Tanrısı Osiris’in söylediği bir cümle tam olarak Dean, Hepari ve Buckley’e göre: ‘Ben dünüm. Ben bugünüm. Ben yarınım. Sürekli yeniden doğarak güçlü ve genç kalırım.’

 

Related Images:

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *