COOL PEOPLE | KORAY CANER
Kimsin ve ne iş yapıyorsun?
Ben Koray Caner. Blog yazarıyım. Dijital proje yöneticisiyim. İkisini birlikte yapmaya çalıştığım için sürekli çalışan, sürekli yorulan, sürekli geç kalan, sürekli şikayet eden ama içten içe herkesten çok eğlenenim. Altı yıldan uzun süredir yazdığım Fashionably Digital Adventures (koraycaner.com) dışında bugüne kadar farklı dergi ve gazetelerde (hem basılı hem dijital) yazılarım yayınlandı. Pek çok moda ve yaşam stili markasıyla projeler geliştirdim ve bunları keyifle paylaştım.
Çocukluğundan hatırladığın en sevdiğin obje nedir? (kıyafet-oyuncak vb.)
Ben üç-dört yaşlarındayken Artvin’de kurulan Rus pazarından aldığımız oyuncak akordeonu hala sakladığımı söylesem cevabı vermiş olurum sanırım. Bu – o zamanki Koray Caner’e göre – garip şekilli müzik aletinin büyülü sesi o gün bu gündür beni hep etkilemiştir.
Aldığın en pahalı parça hangisi?
Açıkcası çok pahalı parçalar alıp birkaç sefer kullandıktan sonra sıkılma ihtimalim olduğu için pek pahalı parçalar almayı tercih etmiyorum. Ancak listenin üst sıralarında yer alan Christian Louboutin Slipper ayakkabılarım ve KENZO’dan aldığım bir çanta kapışır.
Dolabındaki en cool parça?
Dolabımdaki en “cool” parça, üç yıl önce sevgili Hatice Gökçe’nin mağazasında denk gelip aşık olduğum örme atkı olabilir. Üç metre uzunluğunda, üzerinde Anadolu’nun farklı motiflerini barındıran metal işlemeler ve renkli boncuklar olan bu uçları püsküllü örgü atkıyı ben kuşak olarak kullanıp Milano’da katıldığım ilk erkek moda haftasında bir hayli dikkat çekmiştim. O gün bu gündür benim en “cool” parçam olarak dolabımdaki yerini korur.
Sadece bir markadan giyiniyor olsan hangisini tercih ederdin? Neden?
Son dönemde Alessandro Michele sayesinde yarattığı yeni hayal dünyasında çok farklı denemelere yelken açan GUCCI ile ömür boyu kontrata imza atmayı bir saniye bile düşünmem sanırım. Gelsin boynu kurdeleli çiçek desenli gömlekler, gitsin kocaman tüylü terlikler.
İstanbul’un en cool mekanı?
Kuzguncuk’taki Simotas binası. Kendi halinde yıllardır varlığını sürdüren, insanların bir komün ilişkisi içerisinde birbirini gözettiği, bizim asla dahil olmadığımız, olamadığımız bir bina. En son uğradığımda içerisinde bir terzi, bir reklam ajansu, bir pilates salonu, birkaç atölye ve bir de restoran vardı. Tarihi, varlığı, amacı ve gelecek planları ile ilgimi çeken, en “cool” mekan olduğunu söyleyebilirim.
Şans verilseydi İstanbul’un hangi semtini baştan yaratmak isterdin?
Dolapdere’yi bir de ben baştan yaratayım isterdim. Renk renk, doku doku işleyip geceleri taksinin direksiyonu döndüğünde tedirgin olunan bir semt olmaktan çıkması için elimden geleni yapardım. Istanbul’un merkezindeki “girilmez” semti geri kazanmak için çabalardım.
Evinin dekorasyonundaki en sevdiğin obje?
Şu anda evimde beni çok eğlendiren mor bir orangutan var. Yatağımın başında, komidinin üzerinde duruyor. Her sabah uyanıp ona baktığımda hayatı aslında ne kadar fazla ciddiye aldığımızı düşünüp gülümsüyorum. Bazen sabah kahveme eşlik ettiği de oluyor. Gel de sevme.
İlham aldığın stil sahibi biri var mı? Kim ve neden?
Başkalarından yola çıkarak kendime yol çizmeyi oldum olası sevmemişimdir. Hayatımda giyim anlamında ilham aldığım birisi olduğunu söyleyemem.
Bugüne kadar en zevk aldığın mekan/party/şehir ve nedeni?
Bir moda markasının Rihanna ile olan işbirliğini duyurmak için Londra’daki eski bir posta ofisinde gerçekleştirdiği ve Rihanna’nın özel performansı ve defileyle başlayan özel bir parti. Önce birkaç Rihanna şarkısı, sonra Rihanna ve moda dünyasının önde gelen editörleriyle birlikte eğlencenin doruklarına çıkmak. Sonrasını söylemiyorum bile, bir Londra klasiği, gece otobüsü.