SU CENNETİ: MALDİVLER
Yazı Bihter Koray
Kendinizi en son ne zaman sevdiniz? Kendinizi en son ne zaman dinlediniz?
Daha da önemlisi kendinize son zamanlarda bu soruları sordunuz mu? Eğer ilk iki sorunun cevabı için düşünüyorsanız ve üçüncü sorunun cevabı hayırsa, lütfen bir durun. Kendinize gelin, kendinizi bir ziyaret edin. Ne için yaşadığınızı bir düşünün. Ruhumuz bize bir armağan, bedense kiralık bir ev misali. Ruhumuz bedenini sırtında taşıyan bir kaplumbağa misali. Akılsa kaplumbağayı yavaşlatan ağırlıklar diyelim. İşte arada bu kaplumbağanın kelebeğe dönüşmesi gerekiyor. Ruhun kanatlanıp uçması ve hayatın tüm ağırlıklarından arınmış bir şekilde bu bedene geri dönmesi gerekiyor.
Ben en son bu hafiflemeyi, Maldivler’de yaşadım. Maldivler’deki 1200’ye yakın adalardan ikisini ziyaret ettim. Hem de tek başıma, yanımda sevgilim olmadan.
Hint Okyanusu’nun en lüks otel zinciri Constance Hotel’lerin Moofushi ve Halaveli Resort’larında bir hafta geçirdim. Lüks derken, şatafattan bahsetmiyorum, her şey son derece doğak ve minimal. Otelin üst düzey çalışanları bile parmak arası terliklerle geziyor. Ama her şey sizi özel hissettiriyor. Deniz uçağı ile otele yaklaşırken, bir düzineye yakın otel personelinin sizi el sallayarak ve yüzlerinde koca bir gülümsemeyle karşıladığını görmek bile insanın içini açıyor.
Maldivler’de ne yapılır derseniz, pek de yapacak bir şey yok. Bizim gibi hız ve karmaşa bağımlısı insanlar için çok yavaş ve durağan bir hayat var. Gece eğlencesi yok, müzik sadece restaurant ve barlarda kısık sesle çalıyor. Hatta bazı otellerde ortak alanlarda internet bağlantısı bile yok ki, insanlar doğayla bağlarını koparmasın.
Ama alan var, kendi iç sesinize yer var, bedeninize özgürlük var. Nasıl mı? Odalar uzun iskelelerin iki yanında suyun içinde birer küçük ev şeklinde. Herkesin kendine ait suyun içinde birer terası var, hatta Halaveli’de terasta havuzda vardı. Bir günümü odadan hiç çıkmadan geçirdim. Denizde balıklarla yüzdüm, deniz manzaralı küvetimde şampanya içtim ve terasımdaki havuzumda odamım müziğini sonuna kadar açarak dans ettim. Evet havuzun içinde dans ettim.
Hatta odaların olduğu iskelenin sonunda kimselerin olmadığı 2 saat boyunca çırılçıplak oynadım. Hopladım, zıpladım. Bir ara ‘ben özgürüm’ diye bağırıyorken buldum kendimi. Evet kendim, kaybettiğim yerden, kendimi bulduğum yere gelmiştim. Su çok büyük bir arındırıcı ve suyun büyüsüne inanıyorum. Suyun içinde geçen bir haftanın sonunda kendimi deniz kızı zannetmeye bile başladım. Bu arada denizin üstüne kurulmuş spalarda, başımı koyduğum yerden balıkları seyrederek masaj yaptırdım, hiçbir masajın sonunu hatırlamıyorum, çünkü hepsinin sonunda uyuya kaldım. Hatta bir masajın sonuna doğru bir ses duyar gibi oldum. Hala acaba bu benim horlamam mıydı diye düşünüyorum.
Tamam Maldivler bir balayı cenneti olabilir. Doğru sevdiğiniz insanla burada romantik bir tatil geçirmeye bir sözüm yok. Ama insan kendiyle de baş başa kalıp, kendini neden sevdiğini de düşünmeli. Ben Maldivler’de kendimle balayı yaşadım. Herkesin de hayatında ara sıra böyle ‘self honey moon’lar yaşaması gerektiğine inanıyorum.
Su cennetinde geçirdiğim bir haftanın sonunda, ruhumu kırkladım geldim. Size de tavsiye ederim.