GOLDEN HIPPIE : RAFAEL CEMO CETIN
İnsanın karşısında Rafael Cemo Çetin gibi havalı bir isim olunca insan nereden başlayacağını bilemiyor. Rafael mi demeliyim Cemo mu diye düşündüğüm anlarda o bana “Merhaba Cemo ben” diye konuşmayı başlatınca rahatlıyorum. Karşımda Alman annenin ve Türk babanın tamamen dünyalı oğlu durmakta. Çocukluğu Almanya’da geçmiş, sonrasında Amerika’ya okumaya gidince “İstanbul’da 1 aydan fazla kalamıyorum, hep bir macera arıyorum” demesine normal gözle bakmak lazım. Biz de onu bu macera arayışının başında yakaladığımız için mutluyuz. Birkaç sene sonra Rafael Cemo Çetin’i tutabilene aşk olsun.
Röportaj Oben Budak
Fotoğraflar Erman İştahlı
Aa sen Türk müydün, şaşırma cümlesiyle ne kadar sıklıkta karşılaşıyorsun? Çünkü seni tanımasam ve bir şey soracak olsam söze İngilizce başlardım…
Her gün yaşıyorum açıkçası (gülüyor.) Herkes, her zaman şaşırıyor.
Seni okulun bitip Türkiye’ye dönene kadar pek ortalarda göremedik, bilinçli bir tercih miydi? Okul bitirme tarihini kendine yeni bir başlangıç olarak mı seçmiştin yoksa?
Burada kalma sebebim, hem öğrenci vizem Amerika’da bitmişti, hem bütün arkadaşlarım geri taşınmıştı, ben de buraya özlemiştim doğrusu. Ama kararımın asıl nedeni burada iş yapmak daha mantıklı ve kolay geldi. Amerika’da sektörde çok tanıdığım yok. Ayrıca etrafta milyonlarca oyuncu olmak isteyen yakışıklı çocuk da varken orada bir şeyler yapabilmek zor. Burada en azından tipim insanlardan biraz farklı ve özel… Sanırım bu bir avantaj.. Öyle net bir karar değildi aslında burda kalmak… Bir ara durmadan gidip geliyordum ve iki kıta arasında yaşıyordum. Ama ilerde kesinlikle Amerika’ya geri dönmeyi düşünüyorum.
Berlin bizim için yaşam standardı, internasyonel kimliği ile gıpta ederek baktığımız şehirlerden… İnsanın doğum yeri olunca bir farkı oluyor mu? Ben İstanbul doğumluyum ve bu şehrin köprü görevini görmesi hepimizin hayatına birçok şey katıyor. Berlin’e gittiğinde özel olarak hissettiğin bir şeyler var mı?
Ben aslında Berlin’e o kadar bayılmıyorum… Alman akrabalarım orada yaşıyor. Ama benim küçüklüğümün çoğu Stuttgart’da Rottweil diye küçük bir şehirde geçti ve çok güzeldi. Mesela “Call Me by Your Name” filmindeki İtalyan kasabasını hatırlar mısınız? Aynı öyle bir atmosfer vardı. Annem Berlin’de uzun süre yaşadı ve ben hep onun hikayelerini dinleyerek büyüdüm. Ama Berlin tabii ki dünyanın en güzel, en modern ve cool şehirlerinden biri. Hem sanat hem gece hayatı hem de müzik açısından… Aynı zamanda tarihte birçok travma yaşamış bir şehir ama…
Kendini nerede ve neden sakladın, neden seni daha yeni yeni tanıyoruz?
Saklamıyordum aslında. Kendimi yeni yeni keşfediyorum. Henüz kendimi geliştiremediğim konular vardı. Daha yeni yeni odaklanıyorum bu sektöre.
New York School of Visul Arts’da yönetmenlik okumuşsun, e görsel olarak Avustralyalı ya da Miami surfçülerinden hiçbir farkın yok, direk Hollywood’a gidip şansını deneyecek donanımın varken neden buraya döndün?
Kendime her gün bu soruyu soruyorum. Dediğim gibi orda oyuncu olmak çok zor ama model olarak aslında orada yaşamam daha mantıklı. Biraz burada iş yapıp kendimi geliştireceğim, sonra dönerim Amerika’ya… Şu an zaten O-1 sanatçı vizesine başvuruyorum, bakalım neler olacak.
Şimdilik oyunculuk yörüngesine girsen de yönetmenlik mertebesine yükseleceksindir. Yazmak için sabırsızlandığın bir hikaye var mı? Yolculuğunu nasıl filmler çekerek devam ettirmek istiyorsun?
Evet kesinlikle yönetmenlik yapacağım ilerde. Kara film denilen “film noir” tarzında filmler yapmak istiyorum. Veya yazın geçen eski Fransız Godard filmleri gibi… Gerilim de severim..
Yönetmen olarak kimleri takip ediyorsun?
Brian de Palma, Luc Besson, Kubrick, Inarritu gibi isimler birkaç sevdiğim yönetmen.
Annen Alman, baban Türk… Bence melez olmak için oldukça kafa karıştırıcı iki ırk Almanya ve Türkiye. Almanlar nasıl kuralcıysa biz de o kadar rahatız. Kendi içinde dengeyi nasıl kurdun, bu durum avantaj mı oldu dezavantaj mı?
Avantaj kesinlikle. İçinde ne kadar ülke veya kültür varsa o kadar zengin bir kişiliğin olur.. Türklerden cesaret ve karizma alıyorum mesela. Almanlardan kültür, disiplin… Entelektüel daha sofistike tarafım Almandır.. İçimde ama en çok Amerikalı biri var sanırım. Orada yaşadım 5 sene ve Amerikan bir lisede okudum. Ama bana en çok eğitim veren şey Hollywood filmlerini izleyerek büyümek oldu.
Spor tarzın ne, bu harika vücudu nasıl koruyorsun?
Haftada 7 gün antrenman yapıyorum. Üstüne akşamları cardio! Temiz beslenme de var tabii. Zor bir iş gibi gözükse de bana kolay geliyor artık, severek yapıyorum.
Yunan Adası Paros’ta bir yoga kampına katıldın sanırım, bu tarz felsefesi olan sporlarla aran nasıl?
Yogayı cok severim, annem Cihangir Yoga’nın sahibi… Küçüklüğümden beri yoga her zaman hayatımızdaydı ama yeni yeni yogayı deniyorum. İnanılmaz bir huzur veriyor insana. Ayrıca bu kadar ağırlık antrenmanı yaptıktan sonra kesinlikle yoga iyi geliyor, kaslari esnetmek için. Eylül’de yoga hocası olmak için eğitim alacağım. 6 aylık bir eğitim. İlerde beni Cihangir Yoga’da hoca olarak görebilirsiniz (gülüyor.)
Herkes Mikonos peşinde ama ben Paros’a bayılırım. Amaç dinlenmekse daha iyisini bulmak zor, ne düşünüyorsun ve ayrıca o kampta neler yaşandı?
Kamp inanılmazdı. Paros’un yemekleri ve plajları zaten şahane.. Her sabah 6’da uyanıp 3 saat yoga yaptık. Adanın keyfini sonra çıkarıyorduk. Akşam tekrar yoga… Son gün hep beraber güneşin doğuşunu izlemeye sahile gidip mantra söyledik. “Oooohhmm” tarzında şarkılar söyledik ve meditasyon yaparak güneşin içine baktık, 2 saat boyunca. O saate güneşin içine bakmak gözleri acıtmıyor. İnanılmazdı, halüsinasyon görmüş gibi oluyorsun. Sonra herkes birbirini kucaklıyor ve denize atlanıyor.
Şahane bir deneyimmiş, çok özendim. Peki evlilik fikrinin neresindesin? Yok artık daha çok gencim safhası mı, hayatın ne getireceği belli olmaz safhası mı?
Karşı değilim hiç. Hatta evlenmek isterim. Çocuk da istiyorum…
Seni en kısa zamanda nerede izleyebiliyoruz?
Blu TV’nin “Yaşamayanlar” isimli vampir dizisinde oynadım, o gösterime giriyor bu hafta. New York in New York isimli bir uzun metraj filmim yakında festivallerde olacak. Bir dizi projem daha var ama daha detaylarını paylaşamıyorum…