SALIH TOPCUOGLU : HEAT STROKE!
Onun olduğu bir moda çekimine ilk rastlayışımda, ne güzel çocuk, hangi ülkeden geldi acaba diye düşündüm. Çünkü Türkiye’de yayınlanan çekimlerin bir çoğunda şehre gelen yabancı mankenlerden yararlanılır. Genel olarak tüm sektör bu tercihte olur çünkü bir kere daha güzeller. Bizimkiler “Ya bunun pembesini değil de başka rengini giysem olur mu” gibi boş sorularıyla set ekibini gererken, yabancı mankenler hiç sorun çıkartmadan görevlerini yerine getirir. Sadece bu da değil, yabancı mankenler sadece güzelliğin bir işe yaramadığını bildikleri için bakış ve duruş çalışırlar, büründükleri karakteri yaşatmak için çabalar. Sonuç olarak daha iyi bir çekim elde etmekten daha doğal bir şey olamaz. Ama Salih Topçuoğlu’nun başını çektiği bir grup var ki, Türkiye’de modellik mesleğini daha saygın bir hale getirmek için çabalıyor. Zaten kendisini görür görmez bütün içinde bir başka parladığını fark ediyorsunuz…
Röportaj Oben Budak
Nasıl başladı her şey? Seni model olmaya motive eden şey neydi?
Geçtiğimiz günlerde ben de bu soruyu sordum kendime, nasıl başladı her şey? İlginç bir şey keşfettim düşünürken. Benim sadece 3 tane çocukluk fotoğrafım var. Hep üzmüştür beni bu. İstifçi bir insanım ve her şeyi saklayıp, belgelerim. Ben de acısını çıkartmak için her anımı fotoğraflamaya başladım herhalde. Bu suratımı tanımama çok yardımcı oldu tabii. Belki de acısını çıkarttığımı düşünürken şu anımı inşa ediyordum. Çok büyük bir etkisi olduğunu söyleyebilirim bu küçük travmanın şu an yapmaya çalıştığım şey üzerinde. Sonrası klasik bir hikaye tabii. Instagram’da keşfedildim ve her şey başladı…
Mankenlik mesleğinde insan kendini nasıl geliştiriyor? Ayna karşısında bakış mı çalışılıyor, ya da tamamen bir başka ruha bürünme hikayesi mi olay?
Bence model olmak sadece suratla alakalı değil. Tavır çok önemli. Kendini güncel tutmak, kendini sevmek ve çabalamak gerekiyor. Çaba harcamadan hiçbir şey önüne gelmiyor. Herkesin doğru fotoğraf vermek için elbet bir tekniği vardır ama ben hiç ayna karşısına geçip çalışmadım. Diğer modelleri takip ederken onların verdiği pozları bir şekilde yorumlayıp aklıma yazdım. Fotoğrafçı beni özgür bıraktığında o görüp, aklıma yazdığım her şeyi koydum ortaya. Deneye deneye tanıyorsun sanırım kendini.
Dünya piyasasına baktığında erkek mankenlerde kim önde?
Çok büyük bir piyasa ve yaptığımız iş çok hızlı tüketilen bir şey olduğu için hızla değişiyor bu sıralama. Şunlar önde diyemem ama severek takip ettiğim bir kaç iyi isim var. Lucky Blue Smith, Jordan Kale Barrétt, Jon Kortajarena gibi…
Eskiden mankenler çok popülerdi, şimdi öne çıkan çok isim olmuyor. Öne çıkmak için popstar sevgiliye ihtiyaç duyuluyor sanki. Modellik piyasasında ne değişti?
Çok daha geniş bir piyasa var artık. Çok fazla yabancı model gelip gidiyor. Eskiden bu kadar büyük değildi model piyasası. Bu yüzden Türk modeller daha fazla iş yapar ya da çok çalışmasa bile parlardı. Zamanla o popüler modeller albümler çıkardı, oyunculuğa başladılar. Şimdi modellik bir üste geçiş kapısı gibi… Modellik yarışmaları var ama dereceye giren kimsenin model olduğunu görmedim. Hepsi ya oyuncu oldular ya da bu işin içinde değiller artık. Yadırgadığımdan değil çok başarılı insanlar var içlerinde ve bir çoğu kanıtladı kendini. Söylemeye çalıştığım şey modellik popülerlik kazandıran bir iş değil artık burada; popüler olma yolunda bir geçiş süreci. Ya çok iyi yapacaksın işini ya da söylediğin gibi başka başka kanallarla adını duyuracaksın. Sonuç olarak aslında değişen şey dünya. Her gün hızla büyüyüp, gelişiyor. Tüketim çılgınlığı her iş kolunu sardı. İçlerinden sıyrılıp adını duyurabilene bravo demek gerek. Çünkü sadece şansla yürünebileceğini düşünmüyorum.
“Ben seni yabancı sandım” lafını çok duyuyor olmalısın, sadece görsel olarak mı sence, his olarak ne kadar buralısın?
Çok duydum, hala duyuyorum. Her ne kadar bu topraklarda doğmuş olsam da ben dünya vatandaşı olarak hissediyorum kendimi. Sadece buraya ait hissetmiyorum, içimde her yer var. Teknoloji o kadar gelişti ki artık buralı ya da oralı sınırlarını sildi hayatlarımızdan. Bu ister istemez yediğime, içtiğime, giydiğime, izlediğime, okuduğuma yansıyor. Belki tüm bunlar fiziksel olarak benimle birleştiğinde biraz farklı olanı “oraya, şuraya ait” olarak tanımlama ihtiyacımız, alışkanlığımız yüzünden “Ben seni yabancı sandım.” çıkıyor ortaya.
İnsanlarla nasıl kontak kuruyorsun, arkadaş canlısı mısın içe kapanık mı?
Ne içe kapanık ne de arkadaş canlısıyım. Çok geniş bir çevrem yok ama insanlarla olabildiğince iyi iletişim kurmaya özen gösteriyorum. Genelde çok duyduğum bir cümle var “Çok soğuk görünüyordun ama tanıyınca öyle olmadığını farkettim.” Bu cümlenin beni özetlediğini düşünüyorum. Olabildiğince içten ve nazik olmaya çalışıyorum. Umarım başarıyorumdur.
Nasıl besleniyorsun? Yaşın getirdiği nimetlerden yararlanıp her şeyi bolca tüketir misin, yoksa ileriye yatırım yapıyor musun?
Çok dikkat ettiğimi söyleyemem. Bolca su içiyorum ve uzun yürüyüşler yapıyorum. Hayatımdaki tek sağlıklı ikilinin bu olduğunu söyleyebilirim. Özel bir diyet planı şu an için yok.
Yurtdışı planları ne alemde?
Üniversite yüzünden cesaret edip bir türlü yapamamıştım. Hep en büyük hayalimdi işimi orada da yapabilmek. Eğitim programımı buna göre düzenlendim bu yıl. Geriye sadece oraya gidip görüşmeler yapmak kaldı.
Nasıl giyinmekten hoşlanıyorsun?
Sade ve rahat… Hareketli kumaşlar yerine hareketli kalıplara sahip şeyleri tercih ediyorum. Beni göz yormadan sade, rahat ve aynı zamanda şık hissettiriyor.
Dolabında en çok ne var?
Dolabımda en çok beyaz çorap ve beyaz t-shirt var.