YİĞİT DİKMEN : YENİ VE TEHLİKELİ
Ben onu Çeşme sahillerindeki eğlence hayatından tanıyorum aslında. Kardeşi Yağız Dikmen ile birlikte gece hayatının tadını çıkarıyorlardı. Sonra crossfit’e başladığı hakkında konuşmuştuk. Birbirini takip eden dönemlerde bir de baktım Yiğit, Survivor’a katılmak için Dominik’te. Sonrasında yarışma bitti, ben Alaçatı’ya gittim. Yaz sonu döndüğümde her yer Yiğit’İn çektiği reklam filminin afişleri ile doluydu. Doğuştan sporcu vücudu ve kendine has efendi kişiliği ile kısa sürede geniş kitlelere ulaşan Yiğit Dikmen, patlamaya hazır bir bomba gibi adeta.
Röportaj Oben Budak
En başa dönelim mi, üzerinden takım elbiseyi atıp seni Survivor’a iten ne oldu?
Takım elbiseli bir iş yapıyordum ama hep sporla büyüdüğüm için hiç bir zaman tam anlamıyla takım elbise insanı olamadım. Takım elbisenin içinde hep bir maceracı adam vardı. Başka bir şey yapmalıydım ve sonunda işi bırakmaya karar verdim. O zaman için riskli bir karardı.
Seni böyle bir değişime iten önemli bir şey oldu mu?
Öyle bir dönüm noktası gibi bir şey soruyorsan hayır olmadı. Okul zamanından beri “ben bu işi yapmak istemiyorum” diyordum. Bu cümleyi herkes diyebilir ama o cesareti çeşitli sebeplerden gösteremiyordur. Ben gözümü kararttım, bir anda işi bıraktım ve Survivor’a katıldım.
Nasıl gelişti o dönem anlatsana.
Survivor tutkunu değildim ama oradaki yarışmalara bayılıyordum. Ekranda izlerken hep, ben bunu daha iyi yapardım diye düşünüyordum. Gittim form doldurdum ama etrafımdan kimse inanmadı. Doldur ama seni nasıl olsa almazlar ya da gitsen bile yapamazsın, diyenlerin sayısı oldukça fazlaydı.
Arkadaşlar sağolsun çok iyi moral verir!
Evet hep öyledir (gülüyor!) Sadece tek bir arkadaşım söylediğim anda abi seni kesin alırılar demişti. 8 kere görüşmeye gittim, uzun bir süreçti. Her seferinde “Biz sizi arayacağız” diyerek eve yolluyorlar, biz de bekliyoruz mecbur. En son şöyle bir şey oldu, Galatasaray’ın Londra’da maçı vardı, ben de hasta derecede bağlıyım Galatasaray’a. Londra’ya maç izlemeye gidecektim. Daha doğrusu Survivor olmaz ise maç izlemeye gidecektim. Bir pazar günü, artık bugün de aramazlarsa yarın gidip vizeye başvurucam dedim. Ve 45 dakika sonra telefonum çaldı!
İlk haftalar heyecanın etkisi ile çabuk geçmiştir herhalde ama ilk kez “Bu oyun gibi değil galiba” dediğin an hangisiydi?
İlk haftalar bile rahat geçmedi aslında. İki gün Dominik’te konakladık, hazırlandık. Sonrasında bizi adaya bir bıraktılar kalakaldık. Hepimiz teknoloji insanıyız, internet, telefon, laptop, hadi bunları bırak arkadaşın yok, restoran yok! Bir şort bir tişortla, hayatında ikinci kez gördüğün insanlara bakıyorsun. İlk günkü enerji ile herkes heyecanlıydı tabi. Dört beş saat içinde acıktık, hava karardı, ateşimiz yoktu. uyuyalım bari dedik. Çıt çıkmıyordu barakadan. Uyuyamıyorum tabi bir türlü . Ekrem “Arkadaş bitmeyen gece yapmışlar” deyince herkes gülmeye başladı, çünkü kimse uyumuyormuş meğer.
En çok hangi kısımda zorlandın peki, internetsizlik mi, tuvalet konusu mu yoksa arkadaşsızlık mı?
İnsanoğlu her şeye alışıyormuş valla. Beni o adada bıraksalar, tüm zorluklarına rağmen 8-10 sene yaşardım. Bir şekilde hayatımı devam ettirebilirdim. İnsan açlığa, tuvalet sistemine alışıyor ama birlikte yaşadığın insanlara alışmak o kadar da kolay değil. Çok farklı hayatlar bir araya gelince çatışma çıkıyor haliyle. Öyle olaylar oluyordu ki bir insan böyle bir cümleyi nasıl kurabilir, diye düşündüğüm anlar yaşadım.
Survivor Allstarı’ı izleyip içinin gittiği anlar oluyor mu?
İçim gitmiyor ama merakla izliyorum. Benim olduğum dönemden daha kavgalı geçen bir dönem olduğu için iyi ki orada olmamışım diyorum hatta. Acun Bey sağolsun tekrar beni görmek istedi, böyle bir şeye layık görülmek beni çok mutlu etti ama psikolojik zorluğu ikinci defa kaldıramayacağımı düşündüğüm için kabul etmedim teklifi..
Hedefin değişmiştir herhalde artık?
Evet değişti, Survivor’a katılma amacım hayatımı değiştirmekti, onu başardım. Şimdi başka bir yöne gitmem lazım. Bu yüzden oyunculuk eğitimi almaya başladım.
Reklamlarda oynadın bir de öyle değil mi? Bütün yaz Alaçatı’daydım, dönüşte şehrin her yerinde sen vardın!
Evet, çok iyi bir projeydi. Zorlu ama keyifli geçti çekimler. Harika bir ekiple çalıştık ve çok da güzel bir iş çıktı ortaya. Oldukça yoğun yer aldı reklamlar her mecrada. Reklamdan sonra da dizi teklifleri gelmeye başladı. Ben de bu süreçte oyunculuk eğitimine ağırlık verdim, işin içine girdikçe oyun vermek, metin çalışmak, bir karakter hakkında düşünmek, onu hayal etmek çok hoşuma gitti. Ekran önünde bir şeyler yapmayı çok istiyorum.
Nasıl bir rol isterdin?
Tabi en başta rol seçilmemesi gerektiğini biliyorum. Önemli olan proje. Ama kişiliğimin dışında bir Yiğit’i oynamak isterdim. Çok sakinimdir, fevri değilimdir ama bir projede sert, tutkulu bir adamı oynamak isterim.
Reklam çekimlerinde dublör kullandın mı?
O çekime gitmeden önce bana yükseklik korkum olup olmadığını sordular ama işin beni uçurumdan sarkıtma boyutuna geleceğini hiç düşünmemiştim. Dublör kullanmadım. Korkmadım hatta, çünkü gerekli önlemler alınmışır herhalde diye düşündüm. Başıma bir şey gelirse de bütün Türkiye seni konuşur oğlum boşver, diyerek atladım!
Korkusuz adam olunca kadınların ilgisi de fazla oluyor tabi. Seninle gece gezmelerimizden biliyorum kadınların ablukası altındasın.
Kadınların ilgisini çekmek her erkeğin hoşuna giden bir şeydir diye düşünüyorum. Bu beni de mutlu ediyor, galiba bunu sindirebilmek önemli.
Peki kadınların tavırları biraz sertleşmemiş mi sence?
Yarışmadan önce de bu kadar olmasa da kadınların ilgisini çeken bir adamdım. Ama yarışma sonrası insanların biraz daha cüretkar olduklarını keşfettim. Sosyal medyadan laf atanlar, dekolte fotoğrafını gönderenler, konuşmalarda işi başka yöne çekenlerle karşılaşmamıştım evet.
Tabi bu özgürlük belirtisi aslında.
Evet bence de, kötü bir şey de değil bu yaptıkları (gülüyor!)
En garip karşıladığın yaklaşım neydi peki?
İlginç şeyler oluyor tabi. Kadın ilgi gösteriyor, konuşup anlaşmaya çalışıyorsun medeni insanlar gibi, her şey gayet normal. O flörte geçerken diyelim ki ben oralı olmuyorum, benden ilgi görmediğinde, hemen “Tabi sen zaten ünlüsün, ünlülerle beraber oluyorsundur” diye kendini küçük görme durumlarına geçiyor. Bu kadar hızlı dönüşümler bana hala biraz garip geliyor.
Daha sert şeyler?
Oluyor tabi olmaz mı, özellikle “Grinin 50 Tonu” kitabından sonra kadınların tonu değişti artık.
Tadını çıkar, güzel şeyler bunlar. Peki kardeşin de oyuncu Yağızkan Dikmen. Bir proje geldiğinde onun da fikrini alır mısın?
Tabii ki, Yağızkan konservatuar eğitimli. Kardeşimle ilişkim abi kardeşten çok arkadaş gibi olduğu için her zaman beraberiz ve paylaşırız. Hayat konusunda da fikir alırız zaten, oyunculuk bazında da ona danışmazsam olmaz. Ailemizin çalışkan çocuğu o, ben daha çok haylaz taraftayım.
Bizim çekime gelmek istiyorum artık, biz de biraz altını çizdik ama seksi bir adamsın, bunu biliyorsun değil mi?
Doğru, biliyorum bunu.
Farkındalık ne güzel bir şey, genelde evet öyle derler ya!
Seksilik ayrı bir kavram ama. Herkes güzel kadın olabilir, yakışıklı adam olabilir ama seksilikte başka bir enerji var. Bu da çalışarak kazanılan bir şey değil. İnsanın içinde olan bir enerji ve dışarı çıkınca etki bırakıyor. Çekimler de inanılmaz keyifliydi. Çok eğlendim doğrusu.
Gündelik giyiminden çok uzakta parçalar yoktu galiba, zorlanmamışsındır. Kıyafetlerini kendin mi alırsın normalde?
Marka tutkum, takıntım yoktur ama alışveriş tutkum var. Bana kalsa kazandığım bütün parayı kıyafete yatırırım. Fazla renkli giyinmem, daha çok sade, cool parçaları seçerim. Bir parçayı beğenirsem o benim olsun isterim.
Kadınlar için de geçerli mi bu hırs?
Beğendiğim kadının benim olmasını isterim tabi. bunun için elimden geleni yapar, sonuna kadar mücadele ederim. Benim olmasını değil de benimle olmasını isterim aslında.
Dikkatini çekti mi, takım elbiseyle James Bond gibi dolaşırken mi kadınların ilgisini çekiyorsun, günlük kıyafelerle mi? Bunun bir ortalamasını alabildin mi?
Kıyafeti nereye giydiğin önemli galiba, Ya da o anki ruh halin kıyafetinden daha önemli olabiliyor bazen. Ama sorunun cevabına gelirsek, hayır öyle bir ortalamam yok 🙂
Online alışveriş yapıyor musun?
Hayır yapmıyorum çünkü alacağım ürünü yakından görüp denemem lazım.
Dolabında en çok ne vardır?
Sayısız tişört vardır sanırım. Geniş yaka tişörtlerin hastasıyım.
Son olarak senin de öncülerinden olduğun crossfit’e ne oldu Allah aşkına? Her trend değişiminde farklı sporlar mı yapacağız biz?
Spor günümüzde bir trend olmuş vaziyette. Bilimle beraber geliştiği için her sene yeni akımlar çıkabiliyor. Crossfit bizde bu kadar yeni aslında, yurtdışında 10-12 yıldır yapılıyor. Popüler olmasından mutluyum çünkü insana sadece sağlık vermiyor, mental etkileri, psikolojik etkileri de çok fazla. Hem içinde cimnastik, atletizm ve olimpik halter gibi farklı spor dallarını barındırıyor hem de kendi vucudunuzla, kapasitenizle mücadele ettiğiniz için de keyifli. Kadın – erkek farketmeden, herkesin yapabileceği ve çok hızlı geris dönüş aldığınız bir spor dalı. Kaslarınızı güölendirirken, esnekliğinizi de arttırıyor. Ayrıca antremanlar birbirinin aynı, rutin değil, sürekli değişen, farklı ve eğlenceli bir spor.
Hocası olduğun halde çok crossfit fotoğrafı koymuyorsun, ilgiden bıktığın için mi?
Yarışmaya katılmadan önce çok fazla koyuyordum aslında, crossfit benim hayatımda önemli bir yer kaplıyor, ben faydasını çok gördüm, insanların da bilmesine fayda sağlayacaksam ne ala diye düşünüyordum. Son dönem yaşadığım küçük sakatlıklar oldu, daha az antreman yapabiliyorum ama yavaş yavaş tekrar başlıyorum.
FOTOĞRAFLAR LARA SAYILGAN/STUDIOPLUS
MODA EDİTÖRÜ ALEXANDER KOKOSKERIYA/OBEX
ADAM YİĞİT DİKMEN
RÖPORTAJ OBEN BUDAK/OBEX
SAÇ MAKYAJ UĞUR KIRAL
MODA EDİTÖRÜ ASİSTANI EMİR KAYNAK/OBEX
FOTOĞRAF ASİSTANI ERMAN İŞTAHLI/STUDIOPLUS
FOTOĞRAF POST PRODÜKSİYON CEM YURTSEVER