ADAM YANIYOR!
Yazı: Tansel Turna
Mayıs geldi geçiyor, şenlikler festivaller başladı başlayamadı derken, her zaman hayatta yapılması gerekenler listelerimizin en başında yer alan BURNING MAN aklımızı yemeye başladı. Bu ateşi üstünde tüten festival, ABD’nin Nevada eyaletinde Black Rock Çölü’nde gerçekleşen, her yıl Ağustos’un son pazartesisi başlayıp Eylül’ün ilk pazartesisine kadar süren, telefon sinyalinin, internetin olmadığı, hiçbir para cinsinin kullanılmadığı, kimliklerin ve statülerin sıfırlandığı, dünyadan kopmanın ve uzaklaşmanın en iyi yolu!
Burning Man’e katılan herkes kendi suyunu, yemeğini, içeceğini, yatağını ve daha lazım olan ne varsa yanında getirmek durumunda çünkü içeride para geçmiyor. İsteseniz de satın alabileceğiniz hicbir şey yok. İçerideki tek kural paylaşmak! İşin doğrusu bu hipi kurallar beni pek çekmese de Burning Man’e sokabildiğiniz en değerli şey, son gece ateşe vereceğiniz sanatınız!! Zaten Burning Man’in bütün esprisi de 1986 yılında San Francisco’lu bir çocuğun yaptığı sanatı sahil kenarında yakmasıyla, tek gecelik bir etkinlik olarak başlaması…
Sanatçıların her sene değişen konsepte uygun, hiç bir karşılık beklemeden, 25-30 metre yükseklikteki devasa heykelleri Burning Man şehrine imzasini atarken, bunun yanında katılımcıların özenle seçtiği kıyafetleri ve tasarım arabaları da şehrin bütünlüğüne gönüllü bir şekilde hizmet ediyor. 8 gün süren bu dünyadan kopuş manyaklığını yaşamadan bu dünyadan gitmemek lazım!
(Not: Bu yazı başlığı ve içeriğindeki yardımları için Billur Yapıcı’ya ayrı bir teşekkürü borç bilirim!)